İslam Felsefesi Anabilim Dalı, İslami İlimler ve İlahiyat Fakültelerinde bulunduğu gibi Sosyal ve Beşerî Bilimler Fakültelerinin altında yer Felsefe Bölümlerinde de bir branş olarak yer almaktadır. İslami İlimler-İlahiyat Fakültelerinde ve Felsefe bölümünde lisans ve lisansüstü çalışmalar yapmak isteyenler İslam felsefesi ile karşılaşacaklardır. İslam felsefesi geleneğinin ve anabilim dalının tarihi ve kaynakları gibi tartışmalara girmeden önce birkaç hususa değinmek gerekmektedir. Çünkü İslam felsefesi her şeyden önce bir felsefi geleneği temsil etmektedir. Dolayısıyla burada felsefenin ne olduğuna ve farklı felsefe geleneklerinin ne anlama geldiğine değinilecektir. Felsefenin ne olduğuyla başlamak gerekirse, net bir tanım vermek oldukça zor bir iştir. Çünkü felsefenin ne olduğu filozoftan filozofa, kültürden kültüre göre değişmektedir (Uyanık-Akyol, 2022). Farklı tanımları olsa da ünlü İslam filozofu İbn Rüşd (1179-80/2019) felsefeyi “Felsefe yapmak, mevcudatı araştırmaktan ve onları yaratıcıya delaleti bakımından incelemekten başka bir şey değildir” şeklinde tanımlamaktadır. Buradan da anlayacağımız üzere felsefe aslında insanı, eşyayı, doğayı ve geri kalan tüm varlıkları rasyonel bir akıl yürütme ile anlama çabasıdır. Bu anlama çabası doğal olarak farklı kültürlerde farklı bakış açılarından yapıldığı için farklı felsefi gelenekler ortaya çıkmıştır. İslam felsefesine geldiğimizde, o da diğer felsefi geleneklerde olduğu gibi bir tür varlığı anlama çabasıdır. İslam felsefesi adlandırması öncelikle akıllarda, İslam dinini benimseyenlerin üretmiş olduğu felsefeyi çağrıştırmaktadır. Literatürde, kimi zaman Arap felsefesi gibi adlandırmalara da rastlanmaktadır. Bu adlandırmalar da Araplar tarafından ya da Arapça olarak üretilen felsefe şeklinde anlaşılacaktır. Ancak İslam felsefesi belirli bir din bünyesinde üretilmiş olan felsefi düşünceyi değil, bir medeniyet yani İslam medeniyeti bünyesinde üretilmiş olan felsefi mirası ifade etmektedir (Kaya, 2018). İslam dünyasında felsefi hareketlilik özellikle Yunancadan yapılan çevriler sonrası etkisiyle geliştiği için, İslam felsefesi hem Yunan felsefesini hem de İslam düşüncesini kaynak olarak kullanmaktadır. Dolayısıyla ortaya çıkan felsefi miras da tek bir dile ve kültüre indirgenemez. Bu kısa girişin ardından şimdi bu felsefe mirasının tarihinden, Türkiye’de bir kürsü olarak kuruluş tarihinden, kaynaklarından, önemli İslam filozoflarından ve diğer hususlardan bahsedebiliriz.