Türkiye’de Dinî Liderlik

Yazarlar

  • Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara
    Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Mezhepler Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, İstanbul, Türkiye image/svg+xml
İslamiyet’in on üç asırlık hilafet müessesesi Türkiye’de 3 Mart 1924’te sonlandı. Halifeliğin Sünni müslümanlığın en üst otoritesi oluşu esasen teorik bir tasavvurdu. Malum olduğu üzere dini ve siyasi otoriteyi birlikte içeren bir liderliği çoğu zaman temsil edemedi. Siyasi otorite (sulta) tarihi süreçte genellikle çeşitli adlardaki paralel siyasi iktidarların elinde oldu. Bunun yanı sıra alimler zahiri dini bilginin imal, murakabe ve temsiliyetini başka bir otoriteyle paylaşmak istemedi. İlerleyen süreçte medresenin icadıyla birlikte ulema en azından büyük bölümüyle kurumsal bir kimlik haline geldi. Öte yandan manevi otoriteyi temsil iddiasıyla genellikle tarikatlar üzerinde şekillenen diğer bir liderlik çeşidi yer yer medreseye, hatta marjinal ölçekte de olsa siyasete alternatif bir kurumsal kisveye büründü. Bu minvalde, hilafet makamını da üstlenmiş olan Osmanlı saltanatının 20. yüzyılın başında yıkılışı ve yerine İslami değer ve kurumları siyaset ve devletten soyutlayacak olan seküler-laik nitelikli Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, Türkiye’deki söz konusu geleneksel dini liderlik yapılarında eskisine nispetle teori ve pratikte farklılaşmaları beraberinde getirdi. Modern liderlik çeşitlerini de bu arada ortaya çıkardı. Bu çalışmamız söz konusu liderlikleri kendi özgün karakterleriyle ve daha çok birbirlerine alternatif oluşları ve karşıtlıkları düzleminde incelemeyi amaçlamaktadır. Hilafetin Türkiye’de hakikaten mülga olup olmadığı özellikle dindar ve İslamcı çevrelerde daima gündemde olan bir sual oldu. 431 sayılı kanunun ilk maddesindeki “Halife hal’ edilmiştir. Hilâfet, Hükümet ve Cumhuriyet mânâ ve mefhumunda esasen münde-mic olduğundan hilâfet makamı mülgadır” ibaresi, hilafet vazifesinin esasen seçilmiş meclise devredildiğini, dolayısıyla devletin hala İslami vasfını devam ettirdiğini ve Osmanlı’dan Cumhuriyet’e bir sürekliliğin bulunduğunu savunan bazı muhafazakârlar için bir kanıt değerindeydi. Halbuki aynı meclisin ve ona bağlı idarenin bilahare çıkarttığı İslami kaidelere muhalif birçok kanun ve karar, meclisteki sözde örtülü hilafet otoritesine mâl edilebilecek cinsten sonuçlar değildi. Zaten hem İslam aleminde hem de Türkiye’de bu hadise artık hilafetin ve İslami-şer’i idarenin sonlandırıldığı şeklinde anlaşıldı. Yeni Türkiye’nin rejimi ve siyasi gidişatı belli olmuştu. Halidi-Nakşi bir dini lider olan Şeyh Said 1925’te Doğu Anadolu’da silahlı bir ayaklanma başlattığında tek gayesinin şeriatı ikame etmek olduğunu açıkça dile getirdi. Beyannamelerinde şöyle diyordu: “Halife sizi bekliyor. Hilafetsiz müslümanlık olmaz. Hiçbir halife memleketten çıkarılamaz. Şiarınız dindir. Şeriat isteyiniz. Şimdiki hükümet mütemadiyen dinsizlik neşretmektedir. Kadınlar çıplaktır. Mekteplerde dinsizlik ilerliyor”.

Türkiye’de Dinî Liderlik

İndir

Yayın Bilgisi

Büyükkara, Mehmet Ali. “Türkiye’de Dinî Liderlik”. Din Ve Liderlik. ed. Cağfer Karadaş - critical ed . 5/131-196. Sempozyum Kitapları. Ankara: Oku Okut Yayınları, 2024. https://doi.org/10.55709/okuokutyayinlari.272